27 Şubat 1934 - 3 Ocak 2020
Ben Erol Coşkuner. Yaşam
Öyküm ve Amacım (10 Eylül 2001)
Bursalıyım.
Yaşım 68.
Yaşımı neden hemen söyledim; bilmiyorum (?). Belki de arkadaşlarımın ve beni tanıyanların 55 yaşlarında göründüğümü, yaşımı göstermediğimi söylemelerinden. Onları şaşırtmak hoşuma gidiyor; bundan olmalı.
Ayrıca; bu durumu yaşama
tarzıma da bağlamaları da güzel; kıvanç duyuyorum. Eğer doğruysa denen; bu
benim, benim kendi başarım...
Babam ilkokul öğretmeniydi:
Okumayı ve insanlara yardım etmeyi severdi. Ona çok şey borçluyum.
İstanbul Edebiyat
Fakültesinden mezunum.
Daha lisedeyken (felsefe
okumaya başlamadan önce) mutluluk sorunuyla ilgilenmeye başladım:
Yaşamakta olduğumuz günü, saati, anı bir kez daha
yaşamak olanaksızdı.
Bu nedenle
mutluluk, insanın en öne
alınan amacı olmalıydı.
Başka her şeyi
ama her şeyi
mutlu olmakla ölçmeliydik...
Buna, daha o zaman:
lise öğrencisiyken karar verdim.
Felsefeyi bir araç olarak gördüm. Bana bu konuda yol gösteren ustaları orada bulacaktım. Öyle umdum.
Lise yıllarımda Buda, Romalı
bir köle olan Epiktet, W. James ilk ustalarımdı.
Üniversitedeyken
Nietzsche’yi tanıdım. Bana dünyadaki yerimi gösterdi.
Ama Buda; onun her zaman
yeri başkaydı... 2600 yıl önce, nasıl bu kadar yükselebildiğini hiçbir zaman
anlayamadım.
Çok kısa süre öğretmenlik
yaptım: 3-4 yıl... Okulların eğitim yeri olmadığını görünce öğretmenliği
bıraktım.
Ama bana benzeyenlerle
araştırmalarımı ve uygulamalarımı bugüne kadar sürdürdüm. Bu anlamda
öğretmenliği ve öğrenciliği hiç bırakmadım.
Şu sonuçlara vardık:
1. Mutluluk, bir bilgi ürünü değildi
(yalnızca): Dünya karşısında takınılmış bir tavırdı; alışkanlıklardan örülmüş
bir tavır... Bu nedenle duygu ve davranışlarımızı değiştirmenin yollarını
öğrenmeliydik: Yoga, Meditasyon, Mutlu yaşam teknikleri öğrenilecek
pratiklerdi.
2. Yaşamın getirdiği sorunlar
karşısında, çözüme götürecek tarzda düşünmeyi de öğrenmeliydi insan... Bunu da
felsefe öğretecekti bize... Ayrıca büyük ustalarla orada karşılaşacaktık.
3. Sanat da önemliydi bizler
için: Sanat eserlerini yaşam teklifleri olarak gördük. Bu tekliflerle
hesaplaşmayı amaçlayan bir teknik oluşturduk. Böylece sanat eserleri
mutluluğumuz için konuşan, öğütler veren şeyler oldu.
4. Kendi düşüncelerine göre
ürün veremeyen ve yaşamını onlara göre düzenleyemeyen kimseler mutlu olamazdı.
Bu nedenle, kendimizi yaratma konusunda bir karşılıklı yardımlaşma ağı kurmaya
karar verdik.
Bu ilkelerle çalışmaktayız.
Kendimizi mutluluk konusunda
yapılacak
herşeyi yapmış ve herkese yol gösterecek kimseler olarak
görmüyoruz.
Amacımız,
uğraşlarımız
sırasında kazandıklarımızı size iletmek,
sizlerle
araştırmalara ve uygulamalara devam etmek...
Ne dersiniz?